22 Mayıs 2006

__ Hepsi Bu __


HEPSİ BU

değişen ben değilim,
dönüşen savaş
yaşlanmakla ıslanmak aynı şey:
bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlamak

şimdi ölüm bile yetmiyor
acılarımızı tartmaya
dostlar alıngan bir sahili pinekliyorlar
bir merhaba'yı bıçaklar gibi artık
selamlaşmalar

değişen ben değilim
dönüşen savaş

artık zaman bile yetmiyor
yaşadığımızı sanmaya

yine de ışıklar bu kenti
güzelmiş gibi gösteriyor
geceleri...

geceler...
yani
Ahmet Haşim'in kafiyeleri...

seni aklıma düşüren
yerçekimi değil
yalancı yıldızlar
öyle uzaksın ki
üflesem soğuyacaksın
sarılsam okyanus

bir aşka yetecek kadar
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acılarımız ve kafiyelerimiz var...

işte hepsi bu kadar...



yılmaz erdoğan

__ Angelus'tan __



Saat gittiğini 10 geçiyor şimdi..
Her dakika daha da bir kanıma giriyor yokluğun..
İçim hasretinle uyanıyor yavaş yavaş..
Damarlarımda dolaşan sen oluyorsun gittikçe…
Tenim sen kokuyor…
Gözüm sen bakıyor…
Saçlarım sana dalgalanıyor birtek…
Gül kokulu rüzgarın esiyor başımda…daha bir sen dönüyor başım..
Saat gittiğini çeyrek geçiyor şimdi..
Aşkım dediğim can yakıyor…
Bitanem dediğim ellere yar oluyor..
Saatim bilmeden geriye geriye işliyor hep…
Onu da zaten bakmamak için çıkarıp bir yerlerde unutuyorum..
Umutlarım yitiyor birer birer..
Faili meçhul cinayetler işleniyor yüreğim dediğim yitip gitmiş viranede…
Seni kendi ellerimle boğmaya çalışıyorum…
Kanımdan canımdan söküp atmaya çalışıyorum…
Olmuyor……..
Saat gittiğinin yarısı oldu şimdi….
Yokluğun yüreğim gibi yarım oldu gittin gideli..
Umudum ölüyor yavaş yavaş…
Öldürenler gönlümün dehlizlerinde mahpus…
Ömür boyu değil kıyamet boyu….
Saat gittiğinin 45. dakikasında şimdi…
Ben sana tiryaki bu akşam sen bana zoraki…
Rüzgara yakalanmış kartanesi gibi bendeki aşk…
Sen nereye savurursan oraya yollanır bu kalp…
Desem ki yanlış zamanda yanlış yerdeydik…
İnanma sevgilim..
Zamanların en doğrusu yerlerin en uygunuydu bizimkisi…
Biz sadece beceriksizliğimizi vuramadık birbirine bakan yüzlerimize…
Simsiyah bu gece…renklerimde yitti seninle…
Sensiz taş duvar geleceğim uzanan önümde…
Şimdi tek derdim günüm senden önce ölmek…
Birde yukardan bakarım sevdama nasılmış bir meleğin gözünden…
Çıkarınca o hastalıklı sevdayı kalbimden…
Güzelim dememi çok severdin…
Gittiğinin 1 saat ertesi şimdi güzelim…
Gelmene kaç var orası meçhul…



yazan: ANGELUSCELİNE

19 Mayıs 2006


Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir. Senin dışında, güzelliğine benzetme bulmak zor. Sen iyisimi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor. Belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim. Anlarım bitkiden ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla. Sen bana ışık ver yeter bende filiz çok, köklerim içimde gizlidir. Gelen, giden, açan, solan, bere, budak yok. Bi şiir istersin içinde benzetmeler olan kusura bakma sevgilim heybemde sana benziyecek kadar güzel bişey yok…. yok….

Uzun bir yoldan gelen tedariksiz, katıksız bir yolcuyum. Yaralı yarasız sevdalardan geçtim. Koynumda bir beyaz kağıt boşluğum. Her şeyi anlattım olan olmıyan acıtan sancıtan. Bilsemki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stablize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım sever adım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine. Sana bakmak suya bakmaktır. Sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır. Sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır. Aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır. Ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil tüccarlardır. Sen öyle göz, sen öyle toprak ve güneş ortaklığı, sen tenimde cennet kaygımken sana şiir yazmak ahmaklıktır.

Bir tek söz kalır dişlerimin arasında ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar. Verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzemeye başladığı için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlıyan bir kitap için önsöz.. Sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır her şey olmaya hazır. Sana bakmak suya bakmaktır. Gördüğün suretten utanma. Sana bakmak bütün raslantıları reddedip bir mucizeye inanmaktır. Sana bakmak Allah’a inanmaktır….
yılmaz erdoğan

14 Mayıs 2006

__ Konuşma sırası bende __


Galatarayın bu sezon şampiyon olacağına çoğu kişi gibi ben de inanmıyordum açıkcası.. Özellikle Fenerin puan kaybettiği haftalarda GS de puan kaybedince iyice ümidim kayboluyordu.. Ama içimde bir ses sürekli FB de bu kafa yapısı olduktan sonra bize şampiyonluğu verir diyordu.. Haftalar önceden şampiyonluğu ilan etmişlerdi adeta.. Ama bir şeyi unuttular. Teknik Direktör Daum =) Futbolcuları Türkiye Ligi standartları üstünde olduğu söylenen bir takım nasıl şampiyon yapılamaz bu sezon en güzel şekilde gösterdi bize.. Saolsun Varolsun.. Aziz Baba göndermez inşallah bi sezon daha =) Neyse uzun lafın kısası GS bu şartlar altında Şampiyon oldu.. Böylelikle büyük lokma ye ama büyük söz konuşma demekle atalaramızın ne kadar haklı olduğu bi kez daha anlaşıldı... Champion GS.....

12 Mayıs 2006

__ Bu kez __


Birgün kaparsak gözlerimizi
Son hıçkırık göklerde buluşturacak bizi....

Sevgilerin en güzeli en beklenmedik anda gelenidir. Hayattan son darbeni almış, kimseye haketmediği bir şekilde davranmazken, en zayıf tarafından vurulmuşssundur.. Ya da göz göre göre sevdiğin insan ellerinin arasından kayıp gider.. Bunu engellemek için çırpındıkça gözlerinden kaybolur.. Artık anlamışsındır ki bunun dönüşü olmaz.. Bitmiştir her şey.. Ne verilen sözler kalmıştır geri de ne de edilen yeminler.. Herşey baş döndüren bir hızla gelişir, giden sevgili bazı gün hatırlanır, maziye dalıp gözlerin dolar ve belki de dersin çocukluk işte.. Çocukluk değildir ki sen onu sevmişsindir ama biten herşeyde o zaman ki ruh halinle yaşadıklarının saçma gelmesi gibi bir kanun vardır ve bu yüzden çocukluk der geçersin.. Bütün bunları yaşarken aklına başka biri gelmez bile.. Bi kaç vakit öncesine kadar yüreğini tüm güzellikleriyle sunduğun insan gitmişken, tutupta bu güzellikleri bi başkasına vermek aklının ucundan geçmez bile.. Ama karşında ki insan seni sevgini haketmemiştir demek ki dersin.. Tek ayakta tutan seni budur belki de.. Hakettiği gibi sevmeyi ve sevilmeyi bekleyen biri olarak beklemek.. Ama öyle çok acır ki boş kalan yüreğin bunu bile düşünmezsin beklemezsin kimseleri.. Ta ki karşına 'o' çıkana kadar.. Bir sabah görürsün ilk kez onu. Sıcacık gözleriyle içinizi ısıtır.. Başınız döner, gözlerine mahkum olmamak için bi yanınız kaçmak ister, bi yanınız da acaba bu defa? der.. Artık bi sebebiniz de vardır sizi 'oraya' bağlayan.. Her sabah kalktığınız da aklınıza ilk gelen şey onun ismi oluyorsa istemsiz bir şekilde eliniz telefona uzanıp acaba aramış mı bi mesaj yollamış mı diyorsanız yaşadığınız aşk değil de nedir ki? Günler geçtikçe çekim alanı büyür.. Yerinizde duramazsınız ne giden sevgiliden kalan yara bere içinde ki yüreğinizi düşünürsünüz ne de gelen sevgiliden gelmesi olası yaraları.. Çünkü bu kez doğru insandır karşınızda ki.. Kim ne derse desin siz inanırsınız çünkü hiç kimse bugüne kadar bir gülüşüyle size dünyaları sunmamıştır ki.. Ve siz bu hayallerdeyken başınıza bir iş gelir.. Hayatınızın kapılarını sonuna kadar açtığınız bu insan sizi hiç yalnız bırakmaz.. ve sizi bir ömür ona tutsak edecek sözler dökülür dudaklarından '' sana bişe olması düşüncesi çok korkutuyor beni''.. Bu sözleri kimden duysanız bu kadar mutlu olursunuz ki.. Kaybetmekten deli gibi korktuğunuz insan sizi kaybetmekten korkmaktadır.. Mutluluk tekrar çalmıştır kapınızı.. Söylemezsiniz sevginizi bu kez.. Söyleyemezsiniz.. Günler geçer ve her gece gözlerinizi kapattığınızda içinizden binlerce kez '' Seni seviyorum masal gözlüm'' dersiniz belki ama ertesi sabah gözlerine baktığınızda bunu paylaşamazsınız.. Ve bi zaman sonra bu o kadar batar ki duramazsınız söylemeden.. Canınızdan bir parçadır sanki karşınızda ki size göre ama tutupta tüm bedeninizi kaplayan o iki kelimeyi söylemek çok ağır gelir size.. Demek ben bugüne kadar sevmemişim kimseyi dersiniz sessizce yoksa bu iki kelimeyi kaç kere kaç farklı kişiye söylemişsinizdir ama bu kez... Bu kez söyleyemiyorsunuz, herkese bağıra bağıra onu ne kadar sevdiğinizi anlatmak geçerken içinizden masal gözlünüzün masallarının hiç birinde kırmızı başlıklı kızı sevdiğinizi söyleyemiyorsunuzdur.. Bu aşktır.. Bu sizin herşeyden vazgeçmişken hayata sıkıca sarılmanıza sebeptir artık.. Herşeyi ikiniz için kurduğunuz dünyaya bir bir sırtlayıp taşımaktır tüm kavganız.. İşte budur sizi artık siz yapan.. En beklemediğiniz anda gelen, herşeyden vazgeçmişken herşeyiniz olan bu sevgili size kim yollamıştır ki.. İşte sevgi de aşk ta budur.. Herşeyden vazgeçtiğiniz anda birinin usulca gelip hayatınızın merkezine oturuvermesidir.. Hiç bitmesin dersiniz ve bu kez bitmesinden de korkunuz yoktur.. Siz bu kadar severken ve bu kadar sevildiğinizi hissederken ayrılıkta neymiş.. Çekip gitseniz de uzaklara son hıçkırık göklerde buluşturacaktır artık sizi.. Aşka inanmıyorum diyenler var ya ben onların yaşadıklarına inanmıyorum.. Bu yazıyı da sevdanın rengini bulamayanlara vazgeçmemeleri için yazdıyorum.. Birgün bir yerde beklemediğiniz bi anda birinin bakışları gerçekten içinizde birşeylerin tekrar canlanmasına sebep oluyorsa onu bırakmayın.. Sıkıca sarılın.. Bana bunları yaşatan, iyi ki varsın...

9 Mayıs 2006

__ Hazırım __

Hiç kimse senin kadar sevilmedi
Benim kadar sevmedi hiç kimse
Bir şiiri kıskandıran gözlerinle
Yak beni...

Buzları üşüten bozkır ayazı
Ve denizden yeni çıkmış rüzgarlarla gel
Kuru dalları bastıkça kırılan eylül
Üzüm karası bir hasrete soyunup dökülmüşken
Kurşunlara dizilirken susuz denizler
Kapattım penceresini ömrümün
Çektim perdesini
Hazırım, yak beni.....

6 Mayıs 2006

__ Neylersin...__


Bir gün bu mahzun sevdadan geriye kalırsa sadece o hüzün kalır, sende anladın ki yapayalnızız, buluşmamız yasak, görüşmemiz uzak, devrilmiş kadehler gibi dönüyor başımız, neylersin...

Ah güzelim incinmiş bir sesi vardır yağmurun, yanaklarına vurduğunda hissedersin, ve bir veda sözcüğü saçlarına titreyen bir öpücükle dokunduğunda, bu anı dondurmaya yetmez nefesin, bir film sahnesi gibi akar gider ayrılık, neylersin...

Biz zaten hiçbir romanda kendi hayatımıza rastlamadık, bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı, tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız, oysa tuttuğumuz balıkları bile yeniden denize bağışlamıştık, biz hayata dair hiç bir yanlış yapmamıştık, Neylersin...

Biz bu sonucu hak etmedik hayır etmedik, ömrümüz bu talana layık değildi, bazen acı vurdu bazen de yağmur, hiç gülmedi yüzümüz hiç büyümedi gülümüz, bizi yalnızca akşamlar kucakladı, biliyorsun sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz....

Bazen acı vurdu bazen de yağmur
Sevgilim gülümse herşey unutulur
Suskunuz bu akşam üstü
Hasrete yanmışız neylersin....

Birgün bu öykünün sonuna gelince, ansızın desemki 'hoşçakal canım' unutursun, mecburen unutursun, yıldızlar söner, bu aşkta biter, bazı gün hatırlayınca sessizce ağlarız, neylersin....

Ah bebeğim ah kekremsi bir tadı vardır gözyaşının, dudaklarına sızınca farkedersin, içindeki vurgun aşklar mezarlığında ayrılık ölümden üste yazılınca, gideni durdurmaya yetişmez sesin, bir inme gibi dolanır bedeninde pişmanlıklar, neylersin....

Biz bu aşkı sürdüremezdik inan sürdüremezdik, kalbimiz bu heyecana müsait değildi, bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...

Unutmasan bile artık unutur gibi yapacaksın
Ve buruşturup buruşturup attığım kağıtlarda
Hiç bitiremediğim bir şiir olarak kalacaksın.....



Yusuf HAYAOĞLU

5 Mayıs 2006

__ DeMeK Gidiyorsun....__



Sensizliğim..........


Simsiyah bir süt gibi, yaprak dökmüştü darağacım
Akşamlarım olmuştu, ve kuduz gecelerim…
Gözyaşlarım ağlarken, bir uzun yolculuk düşmüştü peşime
O gün bu gündür, tetikte bir ömrün son kurşunusun
Hiç aklıma gelmezdi gülüm, bu da bana ders olsun….

Demek gidiyorsun
Böyle olsun istemezdim oysa,
Hazin vedaların bu baş dönmesi
Cellat kırmızısı bir hüsrandı yollarda
Eyvah, esmer bir ağıdı bileylemişsem
Cinnetin ucunu yakmışsan bir kez
Cehennemin nizamiye kapısındaysam
Ateşten bir nehre dönen bu isyan
Hep o gül yangınına kanat çırpar..
Ve en korsan şarkılar, yüzünü şarapla yıkar……

Gidiyorsun demek, ben bunu hak etmedim….
Ne varsa aşka ve cesarete dair
Sırtlayıp o büyük yangınınla gidiyorsun demek…. Git…
Hadi durma, gençliğimin vebalini
Ve sevgisiz hayatımızın bedelini ödemeden git….
Bu şiiri sana armağan ettim, yanına almayı unutma sakın
Issız gecelerde okur ağlarsın, kimseler görmese de kanarsın gülüm
Neler çektiğimi o gün anlarsın….

Sonbahar yağmuruyla ıslandım sokaklarda
Ağladım ikimize senden çok uzaklarda
Şimdi hüzün makamında bütün şarkılar
Bu yorgun ses, bu kör lamba, bu ateşi sönmüş soba
Tanığıdır yalnızlığın, pişmanlığın tanığıdır…
Çünkü benim kitabımda ‘aşk bi defa yaşanır….’

Demek gidiyorsun,
Bir yanda ölümün alnında ki ter
Bir yanda suya düşen sardunya
Ve sabahın saçlarında ki kırağı kadar üşüyorsun…
Hadi durma sırtlayıp o büyük yangının vebalini
Ve sevgisiz bir hayatın bedelini ödemeden git….

Bilirsin gecenin en karanlık olduğu an
Sabahın en yaklaştığı zamandır,
Ve hiçbir şey hakkında bildiğimiz her şey
Aslında yalandır….

4 Mayıs 2006

__ Belki __




Avucunu son bir defa
Ağlamadan tutmak istiyorum
Gözlerim yüzüne küskün
Sözüm sevgine suskun
Saati ayrılığa kurmuşum, olmaz teslimiyet
Ziyan aklımı senle bozmuşum, içerim felaket
Ölmek, ölmek istiyorum sevgilim
Sağ kalırsam affett.................



Bazen ufacık beklentiler çok büyük hayal kırıklıklarıyla sonuçlanabiliyormuş... Hayat bana bunu da öğretti... Saolsun... Varolsun....

1 Mayıs 2006

__ Unut __




Unut yağmur tanesini
Unut saçların rengini, gözlerin karasını
Unut şarkıları, sarı defter yapraklarını
Baktığın aynaların arkasını unut

Unut kahverengi fotoğrafları
Adresleri unut
Rüzgarı, rüzgar değince ağlatan saçlarını unut
Sil bütün isimleri, yak resimleri
Olmasınları, olmıcakları, olmadıları unut...

Bak yoksun, yokluğunu unut
Bak gitmişsin, gitmelerini unut
Varsın keşke desin bir ses içinden
Keşkeleri unut, oysaları unut

Gözlerini unut, bu şehri unut
Kor gibiyken içimde
Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut

Unut unuttuğunu
Islak incir tanelerini
Zeytinin rengini, ekmeğin buğusunu
'Sen mi geldin'leri unut
Unut işte unutmak en iyisi
Unut iyisi mi

Unut,
Yıldız yıldız,
İstanbul İstanbul,
Akşam akşam,
Yavaş yavaş,
Şarkı şarkı,
Nasıl diyorlarsa:
'Nereye koyarsın böyle bir aşkı'
Öyle unut
Hiçbiyere sığdıramadığım bu aşkı

Gözlerini unut, bu şehri unut
Gözlerinin bu şehrin
En güzel yeri olduğunu unut
Kor gibiyken içimde
Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut
Unut işte, unutmak en iyisi
Unut iyisi mi.............................