30 Ağustos 2007

....unutulması gerekene....


Unut yağmur tanesini
Unut saçların rengini, gözlerin karasını
Unut şarkıları, sarı defter yapraklarını
Baktığın aynaların arkasını unut


Unut kahverengi fotoğrafları
Adresleri unutRüzgarı, rüzgar değince ağlatan saçlarını unut
Sil bütün isimleri, yak resimleri
Olmasınları, olmıcakları, olmadıları unut...
Bak yoksun, yokluğunu unut
Bak gitmişsin, gitmelerini unut
Varsın keşke desin bir ses içinden
Keşkeleri unut, oysaları unut
Gözlerini unut, bu şehri unut
Kor gibiyken içimde
Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut


Unut unuttuğunu
Islak incir tanelerini
Zeytinin rengini, ekmeğin buğusunu
'Sen mi geldin'leri unut
Unut işte unutmak en iyisi
Unut iyisi mi


Unut,
Yıldız yıldız,
İstanbul İstanbul,
Akşam akşam,
Yavaş yavaş,
Şarkı şarkı,
Nasıl diyorlarsa:'Nereye koyarsın böyle bir aşkı'
Öyle unut
Hiçbiyere sığdıramadığım bu aşkı


Gözlerini unut, bu şehri unut
Gözlerinin bu şehrin
En güzel yeri olduğunu unut
Kor gibiyken içimde
Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut
Unut işte, unutmak en iyisi
Unut iyisi mi.............................

7 Ağustos 2007

www.belgenet.com

Araştırmayı seven arkadaşlara çok güzel bir site, özellikle de herkesin herşeyi bildiği şu günlerde olayları belgeleriyle öğrenmek için eşi bulunmaz bir adres :) www.belgenet.com

Mesela şu belegeleri orjinal şekliyle okuyabilirsiniz belki ilginizi çeker :

Kocaeli depremi ve bir belge (21.8.1999)
Türkiye'nin onayladığı ILO Sözleşmeleri
12 Eylül Belgeleri
18 Nisan 1999 seçim sonuçları
Başbakan Ecevit'in halka seslenişi (21.8.1999)
Demirel'in Noel Bayramı mesajı... (23.12.1999)
Necmettin Erbakan'a hapis cezası-Yargıtay İlamı
Beyaz Enerji Operasyonu: Genelkurmay Başkanlığı açıklaması (11.1.2001)
Kemal Derviş'in basın toplantısı (15.8.2002)
Cumhurbaşkanı Sezer'in Ramazan Bayramı mesajı... (4.12.2002)

bunlar gibi günlük bildirilerin, konuşmaların, açıklamaların belgelerini okuyabilirsiniz.. ayrıca arşiv kısmında önemli olayların belgeleri de var.. tavsiye ederim..

AB Temel Haklar Bildirgesi
Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi
Ermeni terörü (1973-1984)
Türkiye'de nüfus sayımları
Yüce Divan ve yargılanan bakanlar...
Öcalan Davası

...Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi...

Aziz Şehidimiz Hüseyin ALBAŞGİL, Konya İli Derebucak İlçesinde doğdu. Baba Adı Ali, ana adı Fatmadır. İki erkek kardeştir.İlkokul, Ortaokul ve Liseyi Derebucak Lisesinde tamamladı. Vatani görevine kadar ki sürede Derebucak'ta ve İzmir'de İnşaat işçisi olarak çalıştı.
Vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğruna 25 Ekim 1991de Hakkari İli, Çukurca İlçesi, Çayırlı karakolunda akşam saatlerinde karakola yapılan baskında 17 arkadaşıyla birlikte şehitlik mertebesine ulaştı.

Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana,

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana...

Mehmet Akif


..... cevap alamadığım sorularımın başında gelir ; saçmasapan bir ideoloji uğruna bu kadar insanın yuvasına ateş düşürenler, hain pusular kurup, anasınına, babasına, kardeşlerine, sevdiğine kavuşacağı günün hayalini kuran şehidimin, hayallerini kana bulayan, şereften yoksun bu acizler ne yüzle çıkacak Cenab-ı hakkın huzuruna? Ne diyecekler, nasıl savunacaklar sapık ideolojilerini?
Bu yazıyı okuduysanız, başta efendimiz olmak üzere tüm şehitlerimizin ruhuna bir fatihayı cok görmeyin....

5 Ağustos 2007

...yazık.....





.....................................................Çanakkale’ye akan milyonların ilk adımı o 1933 yılının Mart’ında atılmıştı. Ertesi yıl 300 kişi oldular, sonra binler, yüz binler. İster inanın, ister inanmayın, zamanın CHP Genel Sekreteri Recep Peker, gençlerin aralarında para toplayarak bir Çanakkale anıtı yapma girişimleri karşısında “Bu işin sonu kötü olur” tehdidinde bulunmuştu. Bir akımın önünü kesebilirsen kes, kesemezsen kendine doğru çevir, ilkesinden hareket eden CHP yönetimi zamanla Çanakkale’ye sahip çıkar görünmek ihtiyacını duydu. Bekledikleri fırsat bir askerî darbeyle karşılarına çıktı. 27 Mayıs güya bir gençlik hareketiydi ya, yandaş gençlik derneklerine kovayla para akıtmaya, böylece CHP gençlik kolları eliyle sözde Atatürkçü bir gençlik oluşturmaya karar vermişlerdi.

İşte 18 Mart 1962’de tarihe “Kadeş rezaleti” diye geçen, gençliği Çanakkale’yle buluşturma gezisi düzenlenmişti. Kadeş adlı vapura doldurulan kızlı erkekli bin kadar genç, sözümona çağdaş gençlik dernekleri tarafından özel olarak seçilmişti. İşin tuhafı, gemiye yalnız genç kızlar ve erkekler değil, aşırı miktarda içki de doldurulmuştu. Düşünün, Çanakkale şehitlerini ziyarete gidiyorsunuz, anneleri babaları yanlarında olmayan bir gemi dolusu genç ve kasalarla içki alarak yola çıkıyorsunuz. Niyet ne? Faşing mi? Yolculuk beklenebileceği gibi tam bir rezaletle sonuçlandı. Sarhoş olup gece boyu dans eden, yerlerde sızan, olmadık cinsel rezaletlere imza atan bu seçkin gençliğin Çanakkale’ye çıktığında ayık gezebildiğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Cümbür cemaat lokantalara dalmışlar, içkiler, naralar gırla devam etmiş ve bin kişi içinden şehitliklere gidecek topu topu 40-50 genç ancak bulunabilmişti.

Bir süre kamuoyundan saklanmaya çalışılan, ancak bir gazetecinin ifşasıyla deşifre edilen bu rezaletin perde arkası, zamanın gazetelerinde günlerce yazılıp çizilmiş ve bir tanesini burada gördüğünüz ‘şok fotoğraflar’ basına malzeme olmuştu. Kameralar gemide bulunanlara yönelince bir genç orada yaşadıklarını şöyle anlatmıştı (bazı ifadeleri sansürlemek zorunda kaldığımı belirteyim): “Gemi hareket eder etmez gençler gruplar halinde içki içmeye başladılar. Erkeklerin özellikle kızları sarhoş etmeye çalıştıkları belli oluyordu. Sarhoş olan kızlar, bir süre dans ettikten sonra erkekler tarafından dışarı çıkarılıyor ve karanlık bir yerlere götürülüyor, daha sonra beraberce dönüyorlardı. İstisnasız bütün masalarda kumar oynanıyordu. Kaptan gelip kumar kâğıtlarını toplamak istediyse de vermediler. Kendilerine karışmak isteyen birkaç görevliye, “Biz Atatürk’ün yolundayız, bize kimse karışamaz” diye karşılık veriyorlardı. “Dağ Başını Duman Almış” marşı, sarhoş naralarına karışıyordu. Dönüşte de aynı rezalet devam etti. Hatta bir grup genç, kapının önüne masa ve sandalye yığmak suretiyle bir koridoru kapatıp lambaları söndürmüşler, içeride çılgınlar gibi eğleniyorlardı. Birkaç kişi içki komasına girmiş, üç genç kız bekaretini yitirmiş, evlerine ağlayarak dönmüşlerdi.” Geziden önce 1 milyon 700 bin liraya özel olarak dayanıp döşetilen Kadeş vapurunun mahvolduğunu gören ‘öteki gençler’, CHP’nin 40 yılda gençliği ne hale getirdiğinin hesabını sormaya giriştiler.

Çanakkale şehitlerinin ruhlarını şâd edecek gezilere katılanların sayısı, bu toprakların itilen, kakılan, ezilen, adam yerine konulmayan ama ataları için bir şey yapamadığı için vicdanı kanayan ‘öteki çocuklar’ tarafından milyonlara vardırıldı bugün. Ve “Kadeş rezaleti”ni icra edenleri değil, altyapısını hazırlayanları silip süpürenler onlardan başkası değil. Çanakkale kolay kazanılmamıştı. Ama ikinci Çanakkale zaferi de kolay kazanılmadı.

m.armagan@zaman.com.tr
Zaman-Pazar